23 Kasım 2025 Pazar

Mersobahis - Gece Çukurunun Uyanışı

 Deniz temmuz gecesi kadar durgundu ama suyun altından gelen uğultu, yüzeyde sessiz bir kabus gibi titreşiyordu. Mersova kıyılarına yaklaşan herkes aynı şeyi duyardı:

“Geri dön… Yoksa Mersobahis seni bulur…”

Bu uğultunun ne olduğu bilinmezdi, fakat tek gerçek vardı:
Mersobahis bir yer değil, yaşayan bir kabustu.

Karanlığın İlk İşareti

Ayın görünmediği bir gecede gökyüzünde dev bir yarık belirdi. Yarıktan siyah renkte, küf kokulu sis yayıldı. İnsanlar sandı ki bir fırtına geliyor…
Ama fırtınalar konuşmazdı.

Bu konuşuyordu.

Sisin içinden, gözleri olmayan köpek benzeri yaratıklar ortaya çıkmaya başladı. Gövdeleri çürük gibiydi; deri yerine karanlık, akışkan bir maddeyle kaplıydı. Bu yaratıklara adada Yutkanlar denirdi. Çünkü yakaladıkları her şeyi—taş, insan, ağaç fark etmez—sessizce içine çekerdi.

Gece Çukuru

Mersoba Adası'nın merkezinde, kimsenin yaklaşmadığı dev bir çukur vardı.
Çukur, gündüzleri siyah bir taş gibi görünür; geceleri ise adeta nefes alırdı.

Her nefes alışında adanın üzerinde titreşim olurdu.
Her nefes verişinde yaratıklar çoğalırdı.

Adanın yaşlıları bu çukurun bir kapı olduğunu söylerdi.
Kapının ardında uyuyan şeyin adınıysa kimse söylemeye cesaret etmezdi:

Mersobahis.

Canavarların Efendisi

Bir gece çukurun derinliklerinden devasa bir gölge yükseldi. Bu gölge, vücudu binlerce küçük yaratığın birleşiminden oluşan dev bir varlıktı. Uzun kolları karanlıktan yapılmış gibi titriyor, her adımı toprağı çürütüyordu.

Mersobahis’in gerçek bedeniydi bu.

Yüzü yoktu…
Ama gözleri vardı.
Karanlığın içinden bir çift kızıl parıltı, dünyayı ilk kez açılmış gibi taradı.

Efsaneye göre Mersobahis konuştuğunda herkes duyabilirdi:

“Hançeri getirin…”

Hangi hançer?
Nereye?
Niye?

Kimse bilmiyordu. Ama bu sözden sonra Yutkanlar saldırmaya başlamış, adadaki her yaşam parçası yok olmanın eşiğine gelmişti.

Son Savaşın Yaklaşması

Ada halkının bir kısmı kaçmış, bir kısmı gizlenmişti. Ama çukur her gün biraz daha büyüyor, Mersobahis her gün biraz daha güçleniyordu.

Ve uğursuz bir işaret ortaya çıktı:

Gökyüzünde beliren yarık yeniden açıldı…

Bu sefer içinden sadece sis değil, daha büyük bir yaratık sürüsü akıyordu. Çok kollu gölge devleri, uçan kemik kanatlı yaratıklar, taş bağırsağa benzeyen dev solucanlar…

Ada artık bir savaş meydanıydı.

Ve bu savaşta tek bir kural vardı:

Geceden kurtulan, sabahı göremez.
Sabaha çıkan, geceden kaçamaz.

Mersobahis’in uyanışı durdurulamaz görünüyordu…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mersobahis ile Son Yüzleşme

 Savaş alanı artık tanınmaz haldeydi. Toprak kırmızıya bulanmış, hava külle ağırlaşmış, gökyüzü yarıklarla dolu karanlık bir uçuruma dönmüşt...