23 Kasım 2025 Pazar

Gece Çukurunun Savaşı - Mersobahis

 Gökyüzü paramparça olmuş gibiydi. Yarığın içinden taşan siyah sis, adanın üzerinde bir çadır gibi asılı duruyor; her akışında toprağı çürütüyor, denizi kaynatıyordu. Sisin içinde boğuk haykırışlar duyuluyor ama kime ait olduğu anlaşılmıyordu—belki de hiç bir canlıya ait değildi.

Çukurun kıyısında toplanan savaşçılar, titreyen elleriyle silahlarını sıkı sıkı kavramıştı. Kimisi paslı kılıç, kimisi kırık mızrak, kimisi de sadece taştan bir çekiç taşıyordu. Hepsinin gözünde aynı şey vardı:

Korkudan bile daha derin bir umutsuzluk.

Yarığın Açılması

Gökyüzündeki yarıktan bir gürültü daha geldi. Ardından dev bir siluet çukurun üzerine gölgesini düşürdü. Bu gölge, bulutların arasından süzülerek karaya doğru indi.

Bu yaratığın adı Zamvkru idi.
Kanatları kemikten, derisi çatlaktan fırlamış siyah kıvılcımlar gibi yanıyordu. Kanat çırpışları fırtına yaratıyor, gözleri ölümü bile utandırıyordu.

Mersobahis’in en büyük habercisiydi.

Savaşçılar onu görünce dizlerinin bağı çözüldü ama geri çekilmediler. Çünkü geri çekilecek bir yer kalmamıştı.

Savaşın Başlaması

Mersobahis’in çukurdan yükselen sesi adanın taşlarını bile titretti:

“Gölgeler… Yürüyün!”

Bu emirle birlikte yer yarıldı ve Yutkanlar karınca ordusu gibi dışarı fışkırdı.
Gövdeleri karanlıktan, ağızları sonsuz bir boşluktan yapılmıştı.
Toprağa bastıkları her adım yerin rengini solduruyordu.

Ada halkı bağırarak öne atıldı. Kalkanlar çarpıştı, kılıçlar indi, oklar gökyüzünde kaybolup yaratıkların üzerine yağdı.

Fakat Yutkanlar ölünce parçalanmıyordu.
Her parçası ayrı bir yaratığa dönüşüp yeniden saldırıyordu.

Kan ve Gölge İçinde

Savaş bir anda kâbusa döndü.

Bir Yutkan, bir savaşçının göğsüne atladı; adamın çığlığı bir anda kesildi çünkü yaratık adamın sesini çalıp kendi ağzından çıkarmaya başladı. Aynı anda bir diğeri, başka bir savaşçıyı tamamen içine çekti ve arkasından sadece bir kask yere düştü.

Zamvkru havadan ölüm kusuyordu. Ağzından çıkan siyah ateş, toprağı eritiyor, insanları buharlaştırıyordu.

Her şey kaybolacak gibiydi.

Direnişin Son Büyüsü

Tam o anda, çukurun karşı tarafında alevler yükseldi.
Ada büyücülerinden geriye kalan tek kişi, yaşlı bir kadın, elindeki çatlak asayı toprağa vurdu.

Toprak yarıldı, içinden beyaz bir ışık sütunu yükseldi.
Işığın içinde çukurun yıllardır sakladığı eski semboller belirdi.

Kadın bağırdı:

“Mersobahis! Bu ada senin mezarın olacak!”

Bu sözle birlikte beyaz ışık Yutkanların üzerine yayıldı.
Yaratıklar ilk kez geri çekildi. Çığlık attılar.
Bazıları yok oldu, bazıları parçalandı.

Zamvkru öfkeden gökyüzünü yırttı, kadının üzerine dalışa geçti.

Kadın bir kez daha asasını kaldırdı ama bu kez gücü yetmedi.
Zamvkru’nun saldırısıyla yere savrulup çukura doğru düştü.

Tam düşecekken, çukurun içinden devasa bir el uzandı…
Tamamen karanlıktan oluşmuş, dev bir el.

Mersobahis uyanıyordu.

Son An

Savaşçılar, çukurun kenarından gelen o dev karanlık figürü görünce dondu kaldı.
Mersobahis’in gövdesi binlerce yaratığın birleşmesinden oluşmuştu; her parçası ayrı bir kabus gibi canlıydı.

Yer titredi.
Gökyüzü çatladı.
Savaş sahası, artık sadece bir savaş değil, dünyanın sonu gibiydi.

Ve Mersobahis ilk adımını attığında, herkes anladı:

Asıl savaş şimdi başlıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mersobahis ile Son Yüzleşme

 Savaş alanı artık tanınmaz haldeydi. Toprak kırmızıya bulanmış, hava külle ağırlaşmış, gökyüzü yarıklarla dolu karanlık bir uçuruma dönmüşt...